top of page

Çağrışım


Yıl 1959… akrabalarımın yanına Ankara Hasanoğlan köyüne gittim. Daha önce Silivri, Çekmece, Terkos dolaylarına ava gittiğimizde gördüğüm köylerden farklı bir köy. Her evde kitap var, kahvede bile. Bir yer var ağaçlar askerler gibi sıraya dizilmiş bir sürü bina var, bomboş okul gibi ama boş taş binalar bir sürü. Bahçede madımak toplayıp yedik. o yaşta aklımda da kalanlar bunlardı.

Yıl 1965… Sümer Ortaokulu

Orta okul ikinci sınıfta edebiyat kompozisyon dersiyle tanıştım. Herkes korkuyor çünkü dersi okulun müdürü veriyor. İşini ve bizi o kadar ciddiye alıyor ki Salı günleri kompozisyon yazılısında okuduğu kağıtlarımızı ertesi Salı tüm yanlışları altları kırmızıyla çizilmiş şekilde bize ev ödevi olarak veriyor, yeniden yazıyoruz. Bazıları ikinci defa tekrarlanabiliyor. Sadece okumayı değil yazmayı da sevdirdi; nur içinde yatsın enstitülü öğretmenim Kazım YEDEKCİOĞLU.

Yıl 1968… Kayseri Lisesi Geometri dersinde o kadar hayata dönük örnekler veriyor ki okulun en eski en sert öğretmeni üçgenler, dörtgenler oyuncak gibi en sevdiğim ders oluyor; nur içinde yatsın enstitülü öğretmenim Ahmet EŞEL.

Yıl 1975… gündüz mimarlık bürosunda çalışıp geldiğim okulda saat 21:15 yapı dersi var. Yaşlı papyonlu bir beyfendi ellerine eldiven takıp rengarenk tebeşirlerle kara tahtaya yapı detayları çiziyor ama ne çizme sanki eli cetvel. O kadar aşkla çiziyor ve anlatıyor ki hayranlıkla dinliyoruz. Gecenin o saatinde 65 yaşında, bizleri uyandıran onun enerjisi oluyor. Çizdiği her bir detay sanat eseri gibi,

Hocaların hocası, Kemal Ahmet ARU’yla [Levent mahallesi proje müellifi] birlikte Hasanoğlan Yüksek Enstitüsünden kazanan projesinin mimarı güzel insan Prof. Orhan SAFA, nur içinde yat.

Yıl 1977… bitirme projesi konusu çarşı-büro benim için o kadar kolay ki sanki benim uzmanlık alanım İstanbul’da bir çok çarşı-büro projem var; Kozluca Han, Dedeman İş Hanı, Ünsal Çarşı gibi ama ünlü proje hocamla yıldızımız barışmadı maalesef yıkılan AKM ve Atatürk Havaalanı’nın mimarı beni mezun etmedi. İyi ki etmedi, ertesi yıl bitirme proje konusu tatil köyü idi. Projesini yaptığım H. ERSOY’a ait Torba Tatil Köyü için araştırmalarım çoktu, kolaydı ama kolay eden proje hocam 67 yaşında, gençlik yıllarında hani köy enstitülerini anlatan kitaplarda yazar;

“Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nün biten binalarını İsmet Paşa ziyaret edecektir. Gelmesine üç gün kalmış, işi hızlandırmak gerekmektedir.

Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ sayesinde uzak durduğumuz İkinci Dünya Savaşı kapımıza kadar gelmiş, Almanların Trakya işgalinden çekinerek, en kıymetli varlıkları genç Kepirtepe Köy Enstitüsü öğrencileri Hasanoğlan'a gelmiştir, 266 kişilik takviye kuvvet gece çalışmaları için köyden gaz lambaları toplar. Ama gecenin ayazında su donmaktadır. Azimli genç öğrenciler bu defa köyden ekmek saclarını toplarlar, ters çevirip altında ateş yakıp harç kararlar. Yapı zamanında biter. İşte yeni nesil cumhuriyet çocukları, işte bu çocuklarla birlikte çalışan genç mimar benim sevgili proje hocam da vardır. Hayatımın en zevkli, en çevreci, en fonksiyonel projesini yapmamı sağlayan sevgili hocam Prof.Eyüp KÖMÜRCÜOĞLU nurlar içinde yat.

17 Nisan'da muhtarlıkta gelecek mahalle toplantımız üzerine konuşurken, sayın muhtarımız anlattıklarımı yazmamı önerdi, ben de genç CUMHURİYETİMİZİN kıymeti bilinmeyen pırlantası Köy Enstitülerinin benim hayatıma dokunduğu anları yazdım.

Yoksa malumdur ki Köy enstitülerini anlatmaya kitaplar yetmez. merak uyandırır da, en azından internete bir tıklarsanız yüzlerce yazı, resim, araştırma, tez bulabilirsiniz.

Giden geminin ardından mendil sallar gibi…

M.Alev SİLAHTAR

10 TEMMUZ 1941: KURULUŞ VE TEMEL ATMA TÖRENİ

Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nün kuruluşu bir efsane gibi... 1941 yılında, daha önce kurulmuş olan enstitülerden birçok öğrenci ve öğretmen, Ankara’ya köy enstitüsü kurmak için gelmiş ve herkes büyük bir heyecan ve şevkle çalışmaya başlamış. Fotoğraflara yansıyan yüzler, işlerin zorluğuna ve ağırlığına rağmen gülüyor, büyük yüreklerde heyecanlı bir yarış yaşandığı gözleniyor. Enstitünün kurulduğu yerde su yok, çok uzaktan güğümlerle taşınıyor, ama su taşıyan yüzler heyecanla gülümsüyor. Enstitünün yapılacağı yerde kereste yok, Lalahan tren istasyonunun raylarında sürüklenerek getiriliyor, bu zorluğa rağmen herkes heyecanla çalışıyor. Taş yok, dağlardan kesiliyor, herkes harıl harıl çalışıyor. Enstitülüler için dur durak yok! Böylesine büyük bir şevk ve heyecan görülmüş değil. İlk zamanlar herkes yoğun bir çalışma gününden sonra çadırlarda uyuyor, dışarıda yemek yiyor, ama pes etmiyor. 6 ay içinde tam 20 bina inşa ediliyor ve Hasanoğlan Köy Enstitüsü, büyük bir eğitim-öğretim atılımı gerçekleştirmeyi başarıyor.

ENSTİTÜLERLE ‘KÖYLÜ AYDINLAR’ YETİŞTİRİLECEKTİ

Köy enstitüleri projesi ile köylü çocuklarının enstitülerde beş yıllık eğitim gördükten sonra köylerine geri dönüp öğretmen olmaları bekleniyordu. Düşünceye göre, asıl aydınlanmanın da bundan sonra başlaması düşünülüyordu… Atatürk’ün vefatından sonra Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü, enstitüleri “Cumhuriyetin eserleri içinde en kıymetlisi ve en sevgilisi” saydığını belirtmişti. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in Milli Eğitim Şûra’sında tartışmaya açtığı Köy Enstitüleri projesi ile önder köy aydınları yetiştirmek amaçlanmıştı. Projenin başına getirilen İsmail Hakkı Tonguç, köy enstitüsü kurulabilecek yerleri tespit etmiş ve çalışmalar başlamıştı. Yurdun dört bir yanında enstitüler kurulmaya başlanmıştı. Fakat enstitülere destek verenler kadar, karşı çıkanlar da çoktu. Karşı çıkanların başında Milli Mücadele kahramanı Kazım Karabekir geliyordu. 17 Nisan 1940’ta Köy Enstitüleri’nin yasalaşması için meclise gelen yasa teklifinde hiç ret oyu çıkmadı, fakat 146 kişi oylamaya katılmadı. Bu, sessiz bir muhalefetin göstergesiydi. Oylamaya katılmayanlar arasında, daha sonra Demokrat Parti’yi kuracak olan Celal Bayar, Adnan Menderes ve Fuat Köprülü gibi isimler vardı. Ayrıca enstitülülerin köylüyü uyandırmasından ürken büyük toprak sahipleri de enstitülere şiddetle karşıydı ve bu gelecek yıllarda açığa çıktı. Kitabın yazarı Mustafa Güneri bu durumla ilgili olarak, Hasanoğlan Hatırası kitabında şu cümlelere yer veriyor: “Köy enstitüleri, modern ulus inşa sürecinin bir parçası olarak kurulmuştur. Salt okuma yazma bilmek olayları yorumlamaya, çözümlemeye ve sonuç çıkarmaya yetmiyor, bu şekilde varılan sonuçlar dedikodu ve hurafe düzeyini aşmıyordu. Hedef, dedikodunun yerini bilgiye dayanan ve akla vurulmuş yorumların almasıydı. Enstitülerden beklenen sadece branş öğretmenleri yetiştirmek değil, bu eksikliği gidermekti. Ne var ki okuryazarlık oranının son derece düşük olduğu bu yıllarda köy enstitüleri ne Meclis’e ne de Anadolu köylüsüne tam olarak anlatılabilmiştir.”

 
 
 
bottom of page