top of page

Jetgiller - Farkındalık ve Komşu Komşu Hu


“Eli görmeyen kişi, yazıyı kalem yazdı sanır…” Mevlânâ

Yeni yılın ilk yazısını sevgili mahalle sakinlerimiz için kalem alırken aklımdaki konulardan biri Jetgiller’dekine benzer bir dünyada hala neden yaşamadığımız!

Çocukluğumda uçan arabaları, bir düğmeyle seçilen yemekleri, ev işleri yapan robotuyla hayranlıkla seyrettiğim bu çizgi filmi belki aramızda da bilenler ve sevenler vardır. Hayal edelim ve diyelim ki Jetgiller’de olduğu gibi bilim kurguya has bir tınısı olan bu 2020 (ikibinyirmi) senesinde servis sorunu artık yok! Arabalar uçuyor, bir yerden bir yere gitmek dert değil, atlayın bir kapsüle, kuş uçuşu hoop ofisinizdesiniz. Akşama yemeği filan da dert etmeyin, hele temizliği hiç, robot var o yapar.

Şaka bir yana yüksek teknolojinin hayatımızı hızlandırdığı hayat tarzının avantajlarının şu an ne derece yaşadığımızı sorguladığım bir zamandayım. Zaten zayıf olan yön bulma duygum bildiğim yerlere bile navigasyon uygulaması ile gitmeye başladığımdan iyice zayıfladı. İşimle ilgili bir konuya bakacağım diye elime aldığım telefonu gelen bir sosyal medya bildirimini merak edip açtıktan ancak otuz kırk dakika sonra bıraktığım oluyor. Zihnim çabuk dağılıyor. Bazen de yakınlarımı aramaya üşenip sadece mesajla yetinebiliyorum. Zaten kısa olan mesajlarda olmayan ses tonu ile duygu bazında kısıtlı kelamlar ile yetinmiş oluyoruz.

Bu sebeple “Teknoloji bizi değil biz teknolojiyi kullanalım” diyorum kendime ve etrafıma bu günlerde. Teknoloji sayesinde evet bilgimi artırabilirim birine temas edebilirim, inandığım bir konuda destek olabilirim. Ancak arkadaşımın gittiği seyahatteki resmine bakmasam da olur, ya da son zamanlarda o herkesin çok güldüğü video klibi de seyretmesem de olur. Zamanımı etkin kullanacaktım, zihnimi çerçöple doldurtmayacaktım hani?

Paradoksal bir biçimde bu hızlı zamanda daha fazla yavaşlamaya ihtiyacımız var gibi. Hedef odaklı , bitirilmesi gereken işler listemize kaptırıp günün sonuna geldiğimizde sanki acele ile yenmiş bir yemeğin tatmin etmekten uzak olan o hissi var.

Doydum gibi ama.. halâ açım diğer yandan. Tatsız tuzsuz mu ne biraz?

Farkında olmam lazım. Hayatın geçici olduğunu hatırlamaya,

Söylediklerim ve yaptıklarımla hayatımı anlamlı kılıp kılmadığıma bakmaya ihtiyacım var.

Nasıl yapalım peki, bu tefekkür etme, hayatı muhasebe etmeyi alışkanlık olarak hayatımıza nasıl ekleyelim?

Her gün sonunda günü baştan sona bir düşünmek. Eğrisi ve doğrusuyla değerlendirmek

Ya da şimdi olduğu gibi yıl sonunda yılı baştan sona bir düşünmek, bir nevi yılın envanterini çıkarmak. Önümüzdeki yılda neleri farklı yapabilirim diye düşünmek. Gün içinde ise bir yere yetişmek için değil sadece yürümek için yürümek, dinlerken cevap hazırlamadan, yargılamadan can kulağı ile anlamak için dinlemek. Yemek yerken sadece ilk üç-dört lokmada olsa yediğime odaklanmak. Bu kadar basit esasında.

Son günlerde mindfulness olarak da duymuş olabileceğiniz bilinçli ya da yargısız farkındalık kavramı derdimize çare olabilir. Buna kısaca kendimizi geleceğe fırlatmadan, zihnimizi geçmişte olmuş bitmişlerle meşgul da etmeden tam olduğumuz anı sevecen bir bakışla seyretme hali diyebiliriz.

Farkındalıklı anlar yaratma konusunda destek olmak, konu ile ilgili yazdığım klinik psikoloji yüksek lisans tezimin de etkisiyle yaklaşık beş yıldır gündemimde. Kimi zaman ebeveynlere anlatıyorum, kimi zaman öğretmenlere. Ve kime anlatırsam anlatayım en çok da kendime anlatıyorum galiba!

Zamanı yavaşlatmak, ara zamanlar yaratmak için yaptığım bir şey daha var.

O da komşuluk! Apartmanımda tanıdığım bir kaç sevgili komşu hanım var, bazen fırsat yaratıp onların kapısını çalıyorum. Benden yaşça büyükler ama sizler de bilirsiniz, onlarla komşuluğun getirdiği bir kardeşlik, eşitlik hissini paylaşıyoruz. Terliklerle gidilen bir yerin rahatlığı, teklifsizliği belki tavrımıza da yansıyor.

Onların olgun duruşları sakin sohbetleri ile zamanın daha yavaş aktığı bir boyutta bir çayı farkındalıkla içmenin lezzeti ile günüm de lezzetleniyor. Dertte paylaşılıyor, sevinçler de.. Yükümüzü paylaşıp hayat gemimizde yolculuğa devam ediyoruz sonra. Sosyal medyada geçirdiğim zamandan çok daha anlamlı.

Bu yazıyı bitirdikten sonra bir komşunuzun kapısını çalarsınız belki..

Yeni Yıl’da yeni bir can tanımış olursunuz. Farklı gördüğünüz, bildiğinizi tanıdıkça sevdiğinizi keşfedersiniz.

2020 henüz Jetgiller zamanı değil belki, ama komşuluğun zamanı neyseki geçmedi…

Mutlu Seneler <3

Yasemin Yağlıkçı - Psikoterapist & Farkındalık Eğitmeni

238 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Hoşçakalın

Güzel mahallemin çok değerli sakinleri, Sizlerle birlikte 3 dönem 1 dönemde rahmetli ana-babam olmak üzere  4 dönemdir bizzat kendim, 2 dönemde rahmetli olan ana-babam, muhtar olarak, mahallemiz için

bottom of page