top of page
Murat Ergin

İki Trabzonlu Konaklar Mahallesi'nde Karşılaşınca

Güncelleme tarihi: 30 Eyl 2021


İstanbul'un kaosu içinde huzur dolu bir mahalle Konaklar Mahallesi. Benim mahalleyi sevme nedenim Trabzon’u anımsatması. Şaka yahu! Çok medeni ve huzur dolu bir mahalle. Memleketimde de Konaklar diye bir mahalle vardı. Konaklar gitti siteler geldi ama olsun adı kaldı. Yeşil huzur dolu bir mahalle. Konaklar'da bulunma nedenim yaşamak için değil, beş yıldır çalışmak için gidip geliyorum. Parkları, kuş sesleri içindeki sakinliği beni mutlu ediyor. Konaklar ayrıca “Kamusal Sanat"la dolu bir yer. Mahalle, Türkiye için ilksel ve eşsiz Mozaikler'i barındırıyor.

Bu mozaikler 1957’de mahallenin Emlak Bank tarafından yaptırılmış olan bina cephelerinde var. Bunlar kalanlar ve kurtarılanlardan. Bedri Rahmi Eyüboğlu ve şürekasını kulak verelim,


BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU VE ŞÜREKASI


Ali Bedrettin adlı bir çocuk, 1911 yılında Trabzon'un Görele ilçesinde doğdu. Babası Rahmi Bey o günlerde Görele kaymakamıydı. Rahmi Bey Maçkalı Eyüboğlu ailesindendi. Annesi Lütfiye Hanım ise Pulathaneli Serdaroğulları'ndandı. Rahmi Bey, Ksenophon'un Anabasis kitabında on binlerin dönüş yaptığı dağların belleğiydi, annesi ise Antikçağ’da Argonot gemilerinin yelkenlerindeki rüzgardı. İşte Bedri Rahmi dağ ile denizin evliliğinden doğdu. Babası dağ idi, annesi ise deniz. Önce denizi ve çakıl taşlarını keşfetti. Dağların doruklarından kopup gelen, derelerin denize taşıdığı, ellerine aldığında kuruyup solan çakıl taşları… Renklerin peşinden gitme isteği o günden sonra peşini hiç bırakmadı. Gemiler geçiyordu Trabzon semalarından, acaba renkleri onlar mı alıyordu ? Bu şehir neden griydi ? Bedri hep ufka bakıyordu. Trabzon Lisesi’nde öğrenci olduğu yıllardı. Bir gün bir Gülcemal resmi çizmişti pencerenin buğusuna. Sonra bir takaya bindi ve şehri terk etti, yıllarca da dönmedi. Renkleri bulmaya gurbete gitti. Çakıl taşları onun ellerinde İstanbul’ u süsledi. Kimse bilmedi... Bedri Rahmi Eyüboğlu 1933 yılında Paris’ten İstanbul’a döner. Aynı yıl aralarında Cemal Tollu’nun da olduğu altı genç ressam, Türk Resim Tarihine "D" grubu olarak geçen bir grup oluştururlar. Cumhuriyet Halk Gezileri ve sonrasının getirdiği halk için sanat ve kamusal sanat fikri İstanbul’da sanat ortamlarında çokça konuşulur. Bu mekanlardan biri de Adalet Cimcoz’un sahibi olduğu ve işlettiği sanat galerisi Maya’dır.(1950-55 yılları arasında faaliyet göstermiştir.) Genç ve bohem sanatçı grubunun içlerinde genç yaşta kaybettiğimiz Kuzgun Acar da vardır. Kamusal sanat fikirlerinin alevlendiği mekânın bir sanat galerisi olması da enteresandır. Bedri Rahmi Eyüboğlu, dönemin pek çok sanat hareketini görmüş ve incelenmiştir. Sovyet Propaganda resim sanatından Rus ve Fransız avangardı sanatçılarına kadar konuya hakim bir kişidir.


“Ankara’da Ulusal Ürünler Sergisi’ni gezerken aklıma bir garip fikir geldi. Gıcır gıcır, yepyeni bir binaydı. Orada biz ressamların kaderini düşündüm. Hasis ve renksiz duvarlara, küçük bir resme hasret o koca duvarlara baktım durdum. Bu binaları birer canavar haline sokan gelişmeleri biz ressamların da yakından izlemesi lazım. Kendimizi mimarlara kabul ettirerek her yeni binada bizlere de yer ayırmalarını istemeliyiz.”


Bedri Rahmi bu yazıyı yazdığında Paris'ten yeni dönmüş, Akademi’nin diploma yarışmasına hazırlanan bir ressamdı. Büyük boyutlu duvar resimlerini ilk kez 1943’te Ortaköy’deki Lido yüzme havuzu için yaptı. Büyük resim yapmak ona çok daha keyifli, çok daha öğretici geliyordu. 1948’de Ankara Opera Binası’nın girişine panolar yapmak üzere Akademi’den bazı ressamlar Ankara’ya davet ediliyordu. Davetlileri arasında Bedri Rahmi de vardı. Nato Genel Merkezi’nin önündeki pano gibi büyük boyutlu mozaikleri öğrencileri ile birer workshop'a dönüştürdü.

1950’de Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde yüz elli resimden oluşan retrospektif sergisi düzenlenen Bedri Rahmi bu donemde birkaç kez Paris’e gitti ve özellikle İnsan Müzesi’nde (Musée del' homme) ilkel kavimlerin sanatını inceledi. Yurda döndüğünde güzel yararlı olmalıdır, düsturundan hareketle mozaik ve yazma üzerine eğildi. Sanatın toplumsal bir alan olduğu fikri ile halk için sanat fikrini benimsedi. Sanat eserinin belli başlı bir iş görmesi, bir işe yaraması fikri bundan sonra sanat yaşamını tümüyle etkiledi ve yönlendirdi. 1950 yılında Kariye Cami düzenlemesini yaptı ve Bizans Mozaikleri ile ilgilenmeye başladı. Ertesi yıl Küçük Sahne’yi süsledi ve mozaik dokusunda resimler yaptı. 1958' de Uluslararası Bükreş Sergisi'ndeki Türk pavyonu için Eren Eyüboğlu’yla birlikte yaptığı 227 metrekarelik düzenlemesiyle altın madalya aldı. Ertesi yıl, NATO Genel Merkezi için 50 metrekarelik bir pano gerçekleştirdi. İstanbul Hilton Oteli’nin duvar resimleri, 4.Levent ve Manifaturacılar Çarşısı duvarlarını süsleyen seramik panolar dönemin, zamanın ruhunu çok iyi yansıtan eserlerdendir. Samatya İşçi Sigortaları Hastanesi. Ankara Etibank Binası. Ankara Marmara Oteli, İstanbul Vakko Fabrikası vs.









“Resimde malzeme olanakları her zaman söz konusudur. Malzeme oldukça, işçilik de olacaktır. Kullandığı malzemenin tadını çıkaramayan adam ressam olamaz."

İstanbul günümüzde sanat piyasası ile hâlâ ülkemizin atardamarıdır. Güncel Sanat (Contemporary Art) kendi dinamiğini sürekli değiştirip dönüştürür ve malzeme ile olan sorunsalını geleceğe taşırken, Bedri Rahmi’nin öngörüsü bizi bir kere daha onun haklılığını gösteriyor. Sanat ne sanat içindir ne de halk içindir. Sanat kendi dinamiklerini kendisi yaratır ve sürekliliğini kendi belirler. Konaklar Mahallesi barındırdığı Kamusal Sanat çeşitliliğiyle ülkemizdeki tek mahalledir. Bu miras nesilden nesile aktarılması ve korunması gereken bir sanattır. Kamusal Sanata Konaklar Mahallesi halkı elinden geldiği kadar sahip çıkmakla birlikte, kamu ne yazık ki bu mirası yaşatmak konusunda sınıfta kalmıştır. Çok önemli mozaikler türlü bahanelerle tahrip edilmiş. bir kısmı da yok edilmiştir.



Beşiktaş Belediyesinin "Aradığımız Parça Sizde Olabilir" projesi toplumsal sorumluluk ve belediyecilik adına önemli bir adım olmuş. Reklam panoları ile tamamen kapatılmış mozaikler halkla yeniden buluşturup gün yüzüne çıkartılmışlardır. Bazı eserlerin restorasyonları tamamlanmıştır.

Bu miras yaşayan ve gözetilmesi gereken bir sorumluluk olarak hepimizin omuzlarındadır. Keşke bu eserler çoğalsa ve bir festival kapsamında kolektif olarak devam etse. Çünkü bu mozaik biziz ve bir arada olmamız için eksik parçaların tamamlanması gerekiyor.


Murat Ergin

Yenilevent Anadolu Lisesi

Görsel Sanatlar Öğretmeni





706 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page