Bir şey olmaz abi
İşte sihirli kelimeler bunlar,
Maddi ve manevi yıkıma giden yolun başlangıcı bu sihirli kelimeler,
Yaptıracağınız iş her ne olursa olsun isminin sonuna usta eklenmiş birileriyle çalışmış olmalısınız, onları tanırsınız çok nazlı gelirler hep bir an önce gitmeye heveslidirler, yaptıkları iş zor, aldıkları para hep azdır.
İşte bu manteliteki bir sürü insan inşaat yapmak için bir araya bir müteahhit tarafından getirilir, sanmayın ki o başka türlü düşünüyor oda aynı yoldan geldi.
Bir mıh(çivi), bir nal, bir at, bir yiğit götürür. Anadolunun yüzyıllar boyunca oluşturduğu hayat görüşü çok küçük yaşlarda kulağıma üflendi, yıllar sonra mimarlık okulunda rahmetli Ercüment Bigat hocam ders notlarının birinci sayfasına “mimar detayda tanrıya ulaşır” yazarak aynı şeyi yaptı. Başarılı bir bütüne giden yol, ayrıntı(detay)daki titizlikle başlar, ayrıntıda titizlenmek için bilmek gerekir, bilmek için; araştırmak, sorgulamak, öğrenmek gerekir. Öğrenmek için; dogmalardan uzak, analitik düşünebilen kafa gerekir. Türklük tarihinin yetiştirdiği en büyük insan ;”BENİM MANEVİ MİRASIM BİLİM VE AKILDIR”der. Küçük yaşta öğrenilen matematik bu kapıyı insanlara açar, yaşadığımız toplumda matematik öğretmenliği sınavında öğretmen adayları ortalama yirmi sorudan beşine doğru cevap veriyorsa, vay bu ortamdan yetişecek mühendisin haline. Mühendis diploması varsa çalışır (iş bulabilirse) bilmesi şart değildir, torpili varsa bir yere kapağı atar.
Depremle ilgili bir yazı yazmak için başladım daha yer bilime, binaya, taşıyıcı sisteme, malzeme seçimine geçemiyorum. İnsanda takıldım kaldım. Yapıyı oluşturacak insan kalitesini sorgularken, genel insan yapısını es geçemem çünkü hizmeti alan onlar, toplum talep etmez ise ona verilecek her hizmetin kalitesi artmaz, artsa da lokal olur, bütünü etkilemez. Hülasa toplumsal talebin daha üst seviye çıkması “ATİNİN MEDENİYET UFKUNDA YENİ BİR GÜNEŞ GİBİ DOĞMASI” ancak kuruluş ayarlarına dönülmesi ile olasıdır.
Son günlerde haberlerde büyük bir buluş yapmış gibi koca koca adamlar “deprem değil bina öldürür” deyip duruyorlar. Oh ne ala suçlu bulundu bina! Binayı yanlış yere, yanlış malzemeyle, yanlış teknikle, işçilikle yap, kolon kes, yanlış mantolamayla binaya nefes aldırma için için çürüsün rutubetten, sonra suçlu bina. İnsan yapısında her yanlışına bir neden bulmak işini frontal lobumuz ustalıkla halleder, her hırsızın bir nedeni vardır ve de kabul görür yoksa karakoldaki komiser ‘sende pencereni açık bırakmasaydın ! der mi?
Aklımın yettiği ilk günlerden beri güzel memleketimde olan bütün yanlış işleri ‘dış güçler’ yapmış veya yaptırmıştır. ”BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK BENİM KARAKTERİMDİR” diyen ulu önderim reçeteyi de şöyle yazmış. ”TAM BAĞIMSIZLIK DEMEK, ELBETTE; SİYASAL, MALİYE, EKONOMİ, ADALET, ASKERLİK, KÜLTÜR...GİBİ HER ALANDA BAĞIMSIZLIK,TAM ÖZGÜRLÜK DEMEKTİR.
BU SAYDIKLARIMDAN BİRİSİNDE BAĞIMSIZLIKTAN YOKSUNLUK, ULUSUN VE ÜLKENİN GERÇEK ANLAMIYLA BÜTÜN BAĞIMSIZLIĞINDAN YOKSUN OLMASI DEMEKTİR.”
Şu beş satırı özümsemiş insanlar ya yönetmeye talip olmadılar, yada seçilemediler 1950 den beri, ikinci dünya savaşından çıkan ülke soğuk savaş şartlarına teslim oldu,
Kurtuluş savaşı ve kalkınma modeliyle tüm mazlum dünyaya model olan Cumhuriyetim, savaş artığı tanklara ve süt tozuna yani küçük Amerika olma yoluna tüm emekleri heba etti. Şimdi dünya aynı dünya değil, globalleşme, liberal ekonomi diyeceklere cevabım: sömürge zihniyetinde değişen sadece yöntemlerdir, gücü olan kuralı koymaya devam etmektedir. Ama kılıç kalkanla, ama topla tüfekle, ama £ $ la, ama beyzbol sopasıyla, twitterle.
Depreme gelince; son durağın kapısında yazdığı gibi ‘her canlı ölümü tadacaktır’ er yada geç her binada yıkımı tadacaktır.
Fıtratında var.
ATAM yine bir 10 kasımda senin manevi huzuruna; başımız önde, emanetine sahip çıkamamanın utancıyla, ama Anadoluda yaktığın çoban ateşlerinin bir gün alev alev tüm yurdu saracağı umuduyla, hasretle, sevgiyle, saygıyla çıkıyoruz.
M. Alev Silahtar
コメント